ebeda
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

ebeda

Sonu Olmayan Bir Yolda Birlikte Yürüyenlerin Sitesi
 
AnasayfaAnasayfa  gıybet... Empty  Radyo  Latest imagesLatest images  AramaArama  Giriş yap  Kayıt OlKayıt Ol  
Son Konular
Konu Son Yazan GöndermeTarihi
Cuma Şub. 09 2024, 12:26
Cuma Şub. 09 2024, 12:25
Cuma Şub. 09 2024, 12:25
Cuma Şub. 09 2024, 12:24
Çarş. Ara. 06 2023, 12:37
Çarş. Ara. 06 2023, 12:26
Çarş. Ara. 06 2023, 12:20
Ptsi Ara. 04 2023, 15:55
Ptsi Kas. 06 2023, 20:33
Ptsi Kas. 06 2023, 20:23
Ptsi Kas. 06 2023, 20:19
Ptsi Kas. 06 2023, 20:17
Ptsi Kas. 06 2023, 20:16
Ptsi Kas. 06 2023, 20:15
Ptsi Kas. 06 2023, 20:14

 

 gıybet...

Aşağa gitmek 
3 posters
YazarMesaj
Nur_Sultan
Moderator
Nur_Sultan


Mesaj Sayısı : 3652
Kayıt tarihi : 21/09/08
Yaş : 55

gıybet... Empty
MesajKonu: gıybet...   gıybet... EmptyPaz Ocak 09 2011, 18:49



Son iki yılımı gıybeti düşünmeye ayırdım. Okudum, okudum. Yazdım. Hani, denir ya, "elinde çekiç olan çivileri görür"müş... Ben de her sözde, her yüzde, her bahiste "gıybet"i okudum. Bir gün, bir dostum, öylesine "Ne kadar söz varsa düne ait, şimdi yeni şeyler söylemek lâzım cancağızım" deyince hoplayıverdim: Mevlânâ, bu sözü, gıybet için söylemiş olmalıydı. Doğru ya, bütün gıybet sözleri "düne ait"ti. "Yeni şeyler söyleme"yi dert edinseydik, hiç gıybet etme fırsatımız olmazdı. Gıybetler geçmişi anlatır, dedikoduların hepsi "dün"den, "olup bitmiş"lerden söz açar. Kimse "şimdi"nin dedikodusunu yapamaz ki...
Bir akşamüstü, Bediüzzaman Said Nursî'nin "her söylediğin doğru olsun ama her doğruyu söylemen doğru değil!" mealli sözüyle irkildim. Âh nasıl da bilememişim! Söylenmesi doğru olmayan bir doğruydu gıybet... Doğru söylemek bile "kardeşinin ölü etini seve seve dişlemek" gibi tiksindirici bir eylemden uzak etmiyordu beni. "Doğru"nun bunca eğrildiği bir başka yer yoktu!
Derken, Hucûrat'ın 12. ayetinin, tam da kitabın son sayfalarını bağlarken fısıldadığı Rabbânî nezaket çıkageldi. Ayet, gıybeti, "kardeşinin ölü etini seve seve dişlemek" "açıklığında tanımlarken, hemen ardından "İğrendiniz değil mi?" diye bir iç dökümüne çağırıyordu. "Hoşlandınız değil mi?" deseydi eğer, tam da gıybetini ederek kardeşimize yaptığımızı bize yapmış olacaktı Rabb'imiz. Bizi gözden çıkarmış olacaktı. Yaptığımız hatâyı bize yakıştırmış olacaktı! . Yaptığımız hatâyı bize yakıştırmış olacaktı! Ne güzel ki, ettiğimizden tiksinmemizi bekliyor. Tiksindiğimizi biliyor. Tiksindiğimizi bildiğini de bildiriyor. Ne kadar da rahatlatıcı bir anlayışlılık haberi. "Size yakıştırmam bu günahı!" demeye getiriyor. "Sizden çıkmış olsa da, siz tiksinirsiniz bu eylemden!" "Aslını bilseydiniz, yapmazdınız aslında!" diyerek, bizi bulaştığımız çamurdan temizliyor. Oysa, bir insanı, kendisini savunamadığı yerde bir kusuru ile andığımızda, sanki o kusuru seve seve yapıyormuş gibi, sanki o kusurdan hiç pişman olmayacakmış gibi, sanki her yaptığı o kusurdan ibaretmiş gibi resmediyoruz. Kusuru kardeşimize hem yakıştırıyoruz, hem yapıştırıyoruz! Ne garip, bizim kardeşimize revâ gördüğümüzü, Rabb'imiz, kimse hesap soramayacağı halde, bize revâ görmüyor.

Ayrıca, insanı "kul" olarak sonsuzca onurlandıran bir sırrın kapısı da sürpriz biçimde aralandı. Meğer ki ne kadar kıymetliymişiz biz Rabb'imizin katında. Öyle ellerin insâfına bırakmazmış bizi! Öyle dillerin ucuyla lime lime edilmemize izin vermezmiş! Biz vazgeçsek bile hakkımızdan, O işin ucunu bırakmazmış! Çünkü, bir insan kendini "mümin" olarak tanımladığında, kendisini ALLAH'la ilişkilendirirmiş. Kimliğini ALLAH'la tanımlamaya başlarmış. Deyim yerindeyse, ALLAH'la markalanırmış. "ALLAH'ın kulu." "ALLAH'ın mahlûku." "ALLAH'ın hayat verdiği." "ALLAH'ın var ettiği." "ALLAH'ın rızıklandırdığı." Şu halde, o kişi, üzerinde taşıdığı markanın önemince dokunulmazmış. Kendisini ALLAH'la ilişkilendireni ALLAH dokunulmaz kılarmış. Onurunun arkasında dururmuş. Şerefini kollarmış. Hatâsı olsa da, günâhı olsa da, özünde onu kıymetli bilirmiş. Dokunulmazlığını kulunun kendisinden de çok önemsermiş. Böyle olunca, kulunun işitmediği, olmadığı, kendini savunamadığı yerlerde, ALLAH kulunun bütünlüğünü korur, dokundurmazmış... "Gıybet bahsi de yetti artık!" diyorsanız, insafınızı uyandıracak son notum: İslam dışında, hiçbir medeniyette bir kişinin onuru, gıyabında bu kadar açıkça korunmuyor, öncelenmiyor. Elini kaldırmaz, diliyle itiraz edemez bir "ölü"ye saygıya davet ediliyor insanlar. Sorun "ölü"ye saygı değil sadece. Bir "ölü"ye saygısızlık yaparak saygınlığını kaybedebilecek diriler sorun ediliyor. Gıybeti edilenin onuru değil sadece, gıybet edecekler, arkadan çekiştirecekler, dedikodu yapacaklar da şerefsiz bir eylemden korunuyor, kollanıyor. Kendilerine yakıştırmayacakları, kendi gözlerinin içine bakmaktan utanacakları o bozguncu eylemden uzak tutuluyorlar. Hoyrat sözlere karşı bir onur savaşı ilan ediliyor. Vicdanla sıcak temasını kaybetmeyen bir toplum inşa ediliyor böylece. Sessizce. Ama sadece burada, bu topraklarda, "mümin"lerin olduğu yerde... Başka bir yerde değil! Burada!


Senâi DEMİRCİ

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Cennet Çiçeği
Özel Üye
Özel Üye
Cennet Çiçeği


Mesaj Sayısı : 5244
Kayıt tarihi : 02/08/10
Yaş : 53

gıybet... Empty
MesajKonu: Geri: gıybet...   gıybet... EmptyPaz Ocak 09 2011, 21:51

çiçek5 Allah razı olsun 2 çiçek5
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
MaVi_GüL
Admin
Admin
MaVi_GüL


Mesaj Sayısı : 16821
Kayıt tarihi : 03/07/08

gıybet... Empty
MesajKonu: Geri: gıybet...   gıybet... EmptyPtsi Ocak 10 2011, 00:04

çiçek15 Allah razı olsun çiçek15
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
gıybet...
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Gıybet
» gıybet etmek
» Evimizde Gıybet Yangını

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
ebeda :: Sanat ve Edebiyat :: Makaleler-
Buraya geçin: