Büyük Randevu: Namaz
Namazdasın!
Derler ki namaz dört çeşittir;
1. si; Abdesti öylesine, hızlıca ve tam usulune riayet etmeden alıp, namazı hızlıca kılanlar; Bunlar ne abdestin ne namazın şartlarına uymazlar..Yani namazın dış şartlarını bile muhafaza edemeyenler..
2. si; Abdesti tam alırlar, namazı da şartlarına uygun tam kılarlar..Lakin ne cisim ne de ruh olarak ordadırlar..Namaz şekille namazdır..
3. sü; Abdest ve namaz tamdır, namaz içinde de sürekli ALLAH ile beraberdirler..Lakin arada şeytan musallat olur, akla-kalbe vesvese atar, ama çabuk sıyrılırlar ve yine O'na dönerler..
Böyle namaz kılanlara iki sevap vardır; Biri namazın, diğeri de şeytanla olan mücahedenin sevabı..
4. sü; namaza başlayınca "Allahuekber" deyip hemen transa geçenler; Hani bacağının kesilmesi gereken sahabelerden birinin, "ben namazdayken kesin" demesi üzerine, aynen öyle yapmaları ve hiç ağrı duymaması örneğinde olduğu gibi..
Hepsinin ecri O'nun katında..
Kişi abdest alırken düşünse ki; Her azasını yıkadığında o azasıyla işlediği günahlar dökülüyor, abdest sonunda tertemiz..Ve namaz onu, günahlarından temizliyor..Ve kimin huzuruna çıkacak.
Namazdasın!
Düşün ki kıbleye yöneldiğin anda, şarteli açıp o Merkez'e odaklanıyorsun, dünya ve içindekiler hep arkanda kaldı..
Ve düşün ki Kabe kocaman bir mıktanıstır..Kainatın her tarafından, o an ona yönelen yürek ve akılları büyük bir hızla kendine doğru çekmekte..
"Allahuekber!" dediğin an, sen de bu çekim alanına girdin..
Yani etki alanındasın tüm bedeninle, çekiliyorsun..
Zaten abdest sürecinde bu çekilme ve korunma başlamıştı..
Sana o an, bu çekim alanındayken hiçbir mahlukat asla ilişemez! Bunu bil..
Namazdasın!
İnsan madde ve ruhtan müteşekkil..Yani yer ve gök insanda imtizac etmiş..Maddesi malum, Hz. Adem’in yaradılışı..Ruhu ise O’ndan verilmiş..Maddesi hep dünya ile alakalı, ruhu ise semayla..
İşte bundan dolayı insan maddesini, yerden çıkanlarla, dünyadaki herşeyle besler, doyurur..Ruhu ise gök yemişlerine muhtaçtır..
Ruh, cisimde hapistir adeta..Gök Sofralarında ruhu doyurmazsa insan, ruh sürekli feryat eder vücud zindanlarından haykırır!
Ruh, madde ile asla tatmin edilemeyeceği için, maddenin-makamın vs. vs en zirvesine çıksa da insan mutlu olamaz, ruhu açtır ve feryattadır çünkü..
İşte namaz, ruhu doyurmak, teskin etmek, çığlıklarını susturmaktır..
Bu bilinçle namaza durmalı insan..
Abdest alırken kimin huzuruna çıkacağının şuuruyla gitmeli suya..
Ve abdestin, maddeten-manen arındırıcı olduğu bilinciyle..
Abdest alırken ağzına aldığın suyun son damlası süzülürken bedeninden; Ağzınla işlediğin tüm günahlar dökülür..
Gözlerinle, hayalinle işlediklerin, yüzünü yıkadığında gözlerden-kirpik uçlarından, kulakla işlenen günahlar kulaklardan, el ve ayakla işlediğin günahlarsa, el ve ayak tırnaklarının uçlarından süzülen son damlalarla akar gider..
Sahih hadis var bu konuda.
Ve sen, abdest sonunda her iki anlamda; maddeten ve manen TERTEMİZSİNDİR! Bundan büyük lütuf olur mu?Abdest işte bu bilinçle alınırsa, huzura varmaya ön hazırlık için mükemmel bir iç donanımdır bu..
Namazdasın!
Biliyor musunuz ki, “ihlas” ve “huşu” da, duayla istenir O’ndan?..Sürekli dualarda “Ya Rabbi ihlasımı arttır, huşu ver” demeli..
Namazdasın!
Nasıl ki dünyada yüksek bir makam sahibinin huzuruna çıkarken, olabildiğince düzgün giyinir ve edepli olursun..İşte namazla Alemlerin Rabbi önüne çıkacaksın! Başını eğ, ellerini önüne bağla ve gözlerini sabitle!..
Namazdasın!
Namaza başlarken alınan tekbir; Allahuekber! Yani: ALLAHım “Sen en büyüksün!"
Benim için sadece Sen varsın! Kalbimde ve aklımda Sen'den daha büyük, Sen'den daha önemli hiçbirşey yok!
Ve bu tekbir, her rüknün edasından sonra sürekli tekrarlanır..Neden peki?
Namazda bir an bile olsa, O'ndan uzaklaşan akıl ve yüreği tekrar O'na sabitlemek için bir ihtar, bir uyarıdır.. Allahuekber! Sadece sadece Sen! Huzurdayım..
Sonra Fatiha..
Fatiha dahil, mutlaka namazda okuduğumuz surelerin manalarına vakıf olmalı, bilinçle-duyarak okumalıyız..Namazda Fatihayı okurken biz, ALLAH her ayet bitiminde kuluna cevap verir-söyleşir onunla..Bu bilinçle okunmalı Fatiha.
Hatta Hz. Ömer radıyallahu anh, Fatiha’yı namazda uzun aralıklarla dura dura okurmuş ta, sormuşlar “Neden?” diye..O da ; “Rabbimin verdiği cevapları dinliyor, lezzetleniyorum” demiş..
Sonra ruku;
Şu bilinçle eğilmeli insan;
Ya Rabbi! Sadece Senin önünde eğiliyorum, boyun büküyorum..
Çünkü Sen en büyüksün! Bense en aciz, en zelil..
Sana muhtacım, Seni tesbih ediyorum, iki büklümüm huzurunda tüm hiçliğimle..
Her rukûda bunu mutlaka düşünmeli..
Doğrulduğunda ise Rabbinin onu duyduğunun bilinci ve sevinciyle şükürlerle kalkmalı..
Sonra secde..
Kulun Rabbine en yakın olduğu andır secde..
O Kudretin, o azametin karşısında hiçliğini hissetmek-benliğini SIFIRLAMAKtır!
“KUL ol ki SULTAN olasın!”
Duayı arttırmak gerek o yakınlıkta..
O’nu tesbihten sonra kişi, O’nunla söyleşmeli daim..
Sonra tahiyyat;
O’nu, Resul’u ve tüm müslümanları selamlama, dua ve şehadetle dirilmedir..
Mutlaka manasına ererek bilinçle okunmalı!
Sonra selam;
Sağ tarafa selam verirken; Oradaki meleği düşün ve de ki lisan-ı halinle;
“Şahid ol, bak O’nunlayım, O’na mutiyim”
Sola selam verirken de;
“Şahid ol ve sil öncemi, bak O’nunlayım”..
Efendim Hz. Ömer radıyallahu anh namaz hususunda şöyle derler:
“Kişi namaz kılmaya devam ederse bir gün gerçek namaz kılmayı öğrenir.” Yani kıldığı namaz öyle bir zaman gelir ki onu iyiliklere sevk etmeye başlar, haramlardan sakındırmaya başlar. Rabbine kul olduğunu ve O’nun ilminin her şeyi kuşattığını bilir ve davranışlarını ona göre ayarlar.
Ayşe Reşad
selam sevgi ve dua ile...