ebeda
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

ebeda

Sonu Olmayan Bir Yolda Birlikte Yürüyenlerin Sitesi
 
AnasayfaAnasayfa  Islak Gözlerimle Hasbihal... Empty  Radyo  Latest imagesLatest images  AramaArama  Giriş yap  Kayıt OlKayıt Ol  
Son Konular
Konu Son Yazan GöndermeTarihi
Cuma Şub. 09 2024, 12:26
Cuma Şub. 09 2024, 12:25
Cuma Şub. 09 2024, 12:25
Cuma Şub. 09 2024, 12:24
Çarş. Ara. 06 2023, 12:37
Çarş. Ara. 06 2023, 12:26
Çarş. Ara. 06 2023, 12:20
Ptsi Ara. 04 2023, 15:55
Ptsi Kas. 06 2023, 20:33
Ptsi Kas. 06 2023, 20:23
Ptsi Kas. 06 2023, 20:19
Ptsi Kas. 06 2023, 20:17
Ptsi Kas. 06 2023, 20:16
Ptsi Kas. 06 2023, 20:15
Ptsi Kas. 06 2023, 20:14

 

 Islak Gözlerimle Hasbihal...

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
mustafa43
Admin
Admin
mustafa43


Mesaj Sayısı : 12855
Kayıt tarihi : 03/07/08

Islak Gözlerimle Hasbihal... Empty
MesajKonu: Islak Gözlerimle Hasbihal...   Islak Gözlerimle Hasbihal... EmptyÇarş. Ekim 29 2014, 21:25

Islak Gözlerimle Hasbihal...

Kimbilir kaç kez hayatın kursağımıza duruşu gibi hıçkırmış, kendimizden hiç beklemediğimiz bir şekilde, kimbilir kimlere belki küfretmişizdir. Kimbilir sırtımızda beliriveren hançer yaralarından dönüşümüz olmuştur ağlayışlarımız. Hayatın ensesinde tutup bir uçurumdan atmak istemişizdir. Kim bilir belki de hayatın taaa kendisi iken kaç kez yadırgı olmuşuzdur ve yadırganmış ya da yadırgamışızdır...

Eğri büğrü duygu fukarası sesler arasından belki de kendimizi sıyırmaya çalışmış hatta belki de kendimizi ispata durmuşuzdur. Sevginin çağlayanlarında kaç gölgede oturup, soluklanıştan sonra kendimize gelmiş ve nefesime nefes ol, sesime ses, anımı canıma yama et demişizdir. Giden eksilir tesellisi ile çoğaldığımızı zannedip, ızdırabımızı bile kamufle etme yolları bulmuşuzdur. Yalnızlığın en derin uçurumuna yaslanmış kalmışım yangın yüreğimle ey hayat. Sonunda gücüm tükenip düşeceğim belki ya da kendi yüreğimden taşınıp gideceğim kimsenin bilmediği, ulaşamadığı, uğramadığı bir yüreğe...

Kaç yıldır ki, yaşamın uğramadığı mezarlıklar gibiyim, içime binlerce ölü gömülü. Dolaşıp duruyorum ağaçların dökülmüş yaprakları arasında, sonbaharın sarı soluk yüzüne sürüyorum yüzümü yaprak yaprak. Ağaçlara baktıkça nedenini bilmediğim ama acısını duyduğum sararmış hüzünler kaplıyor içimi...

Ya kur dar ağacını, sallandır bedenimi ya da kes başımı giyotininle kader, daha doğmadan hükmüm yazılıp verilmedi mi sana. Savunma hakkım sabrım da saklı kalırken, bir ALLAH kulu, görgü şahidim olmaya hevesli olmadı hiç. İllet ötesi sancılar çöreklenirken yüreğime, deva kimdeydi söyle. Gezgin uykularda yitirdim, kabuslar yerle bir etti rüyalarımı, gece ile gündüzüm sırnaşık bir karışımdı zaten. Bana düşen çorba olmuş yaşanmışlıkları, soğuk soğuk içmek oldu...

Bıçağın keskin yanıydı hep payıma düşen, masatlanmış sorgularla çapraza alındı aşka dairlerim. Ne güneşin algını idim ne de ayın baygını, sadece yorgundum sadece vurgun ve sadece sevmelerin kurbanı. Mongol düşüncelerin tezahürü gibi sahte yüzlerden fışkıran riya, engeline çengel takmak zahmetinden taviz vermeyen bir yalan çerağı. Lüzümsuz telafuza yatkın bir pişkinlikle nasıl da gerim gerim geriliyor ruhlar...

Epilepsi nöbetine tutulmuş, bir hayat hikayesiydi benimkisi, gece nöbete çıkar titremelerim. Omzumda onca yük, sırtım sırılsıklam, dizlerimin dermanı kesik ve ben hala dimdik yürüme gayreti içerisindeyim. Gündüz güneş algını hislerle, bir yere varılmıyormuş anladım vesselam. Öğle üzeri zafiyet zamanı, ikindiler içimi daraltacak kadar küçük geliyor ruhuma...

Bilmem bu kaçıncı çığlığımdır ey hayat, sesimi duyuramadığım, bilmem bu kaçıncı imdat. Sen ömrümün gece bekçisisin hayat, umudumun sokaklarına sinen kokunu ve ayak izlerini sil yeter. Olur olmaz çaldığın düdükten de usandım artık. Ya bırak yakamı ya da son ver bunca işkenceye, diye haykırasım gelse de içimden, sustuğum yerde saklı kalmak, sanki boynumun borcu gibiydi. Ektiğimi biçmeme izin vermeyen arsızlıklar, yüzsüzlükler, ön yargılar ve çok bilmişliklerden dolayı üç öğün biraz handikap, biraz girdap, biraz ızdırap karıştırarak pişirdiğim ömür aşı, temcit pilavına dönmüştü. Güvelenmiş dostlukları ayıklamak midemi kaldırır olmuştu. Yüreğimin silolarında, kurt düşen güven çuvallarının kurtuluşu yoktu artık...

Varsın karanlık geceler yokluğuma ağıt yaksın, sahte sevgilerle avutsun hicranımı zaman. Betonarme vicdanlarla boy ölçüşme vaktine daha çok var. Sabrımın kerpiç duvarlarına arsızlık nem sıçratsa da, sükutumun sıvaları kibirli yüzsüzlükler ufalanmaya başlasa da, taş gibiydi ömrümün çatısını ayakta tutan inancımın duvarları. Ağladım yanımda tortulaşan bir kaç çocukluk anısına sarılarak, ağladım yürğimin dağ gibi gölgesinde varolurum sandığım yanımın, toz duman haline ağıt yakarak, ağladım ilk ve son kez aşka dair şiir yazarak. Ağladım işte etrafa aldırmadan, ağladım bir avuç dolusu gözyaşıyla yüreğimi yıkayarak...

Selam Sevgi ve Dua ile...
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
MaVi_GüL
Admin
Admin
MaVi_GüL


Mesaj Sayısı : 16821
Kayıt tarihi : 03/07/08

Islak Gözlerimle Hasbihal... Empty
MesajKonu: Geri: Islak Gözlerimle Hasbihal...   Islak Gözlerimle Hasbihal... EmptyPerş. Ekim 30 2014, 00:21

çiçek16 Allah razı olsun çiçek16
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Islak Gözlerimle Hasbihal...
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Hasbihal
» Hasbihal...
» Kardelenle Hasbihâl
» Ten Rengi Gecede Islak Hüzünler
» Canım Çok Üşüyor Islak Akşamlarda…

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
ebeda :: Sanat ve Edebiyat :: Makaleler-
Buraya geçin: