ebeda
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

ebeda

Sonu Olmayan Bir Yolda Birlikte Yürüyenlerin Sitesi
 
AnasayfaAnasayfa  Yitik Hayatlar  Empty  Radyo  Latest imagesLatest images  AramaArama  Giriş yap  Kayıt OlKayıt Ol  
Son Konular
Konu Son Yazan GöndermeTarihi
Cuma Şub. 09 2024, 12:26
Cuma Şub. 09 2024, 12:25
Cuma Şub. 09 2024, 12:25
Cuma Şub. 09 2024, 12:24
Çarş. Ara. 06 2023, 12:37
Çarş. Ara. 06 2023, 12:26
Çarş. Ara. 06 2023, 12:20
Ptsi Ara. 04 2023, 15:55
Ptsi Kas. 06 2023, 20:33
Ptsi Kas. 06 2023, 20:23
Ptsi Kas. 06 2023, 20:19
Ptsi Kas. 06 2023, 20:17
Ptsi Kas. 06 2023, 20:16
Ptsi Kas. 06 2023, 20:15
Ptsi Kas. 06 2023, 20:14

 

 Yitik Hayatlar

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
mustafa43
Admin
Admin
mustafa43


Mesaj Sayısı : 12855
Kayıt tarihi : 03/07/08

Yitik Hayatlar  Empty
MesajKonu: Yitik Hayatlar    Yitik Hayatlar  EmptyPaz Ağus. 17 2014, 17:57

Yitik Hayatlar (Mustafa / Mirinaz)

Yıl ...., mevsim sonbahar. O yılın en çekişmeli cirit müsabakasına bir gün kalmıştı. Köy kahvehanesini işleten muhtar, keşke hergün cirit oynansaydı diye iç geçirdi, çünkü kahvehane hınca hınç doluşurdu. İhtiyar kesimi de pek hoşnuttu bu durumdan. Onlar için tam anlamıyla bir görsel ziyafetti. Ajanslari dinleyemiyorlardı ama bunu umursayan da pek yoktu aslında. Hele gençler, büyük bir heyecanla, kahvehanenin ortasına kurulan sobanın etrafını sarıp, büyük yarışın başlamasını atışarak beklerlerdi. Deli oğlan diye cağrılan mustafa, en iddialı cirit oyuncusuydu. Karşı takımdaki kuzeni metin dönüp;


- geçececeğiz oğlum sizi bu sefer
- nah gecersiniz
- heh, bak işte ben de ondan bahsediyorum


Gülüşmeye başladı bütün gençler. Mustafa'nın yüzü kızardı, utandı. Yine tongaya düştü. Metin gibi hınzır değildi, makul bir insandı. Sabırlı ve düşünceliydi. Aslında Metin'e ne kadar kızsa da, onunla iyi geçinmek istiyordu. Ama Metin hem kibirli hem de kıskançtı. Her sene cirit oyunlarında öne çıkma sırası ondayken, Mustafa'nın adını davet ederdi. Ve her defasında çavganı (cirit) Mustafa'ya isabet ettiremezdi. Ya ıskalardı, ya da atına isabet ettirir ve bir puan kaybederdi. Güreşte de bir türlü yenemiyordu Mustafa'yı. Cirit takımında en iyi çavgan atan da Mustafa'ydı. Onun kadar hızlı koşturamıyordu atını. Bir keresinde babasının, Mustafa gibi bir oğlum olmasını isterdim deyişini unutamıyordu bir türlü. Bulduğu her fırsatta hınzırane şekilde laflarıyla dövüyordu Mustafa'yı. Hoşgörüsünden cesaret alarak aşağılardı onu. O akşam Metin'e daha fazla dayanamayan Mustafa kahvehaneyi terketti...


Kışa henüz vardı ama ayazdı dışarı. Soğuğa aldırmadan yürümeye başladı Mustafa. Yol boyunca ağaçlarda, evlerde, düz arazilerde, adında taşıdığı rahmeti gördü. Yavuklusunun evinin önünden geçerken, Mirinaz''ın kaldığı odada loş ışığı farketti. Sevdiğinin gözlerindeki sevgiyi görmek iyi gelecekti. Bütün cesaretini toplayıp camı tıkırdattı. Perde aralığından bakan Mirinaz, Mustafa'nın ay yüzünü görünce, tarifsiz bir mutlanma sardı onu. Bir yandan da korku içinde, Mustafa'yı pencereden içeri aldı.
çıldırdın mı sen, ne işin var burda?
-Seni göresim geldi,
-Gördün işte hadi git artık,
-Bir kere öpmeden gitmem
-Olmaz, git hadi nolur
-Bari sevdiğini söyle öyle gideyim
-Bir gören olur Mustafa, ne olur git artık
-Peki tamam, seni seviyorum nazerinim
-Ben de ben de ben de...

Pencereye yeltenen Mustafa son kez döndü, Mirinaz'ın gözlerinin içine baktı, ellerinin üşümüşlüğünü Mirinaz'ın yanaklarındaki sıcaklıkta farketti. Kendine doğru çekti ve alnından öperek, yarınki oyunlarda senin için koşturacağım Gaziyi dedi ve pencereden dışarı attı kendini. Düştüğü yerde, kahvehaneden dönen ihtiyar takımıyla burun buruna geldi. O an beyninden kaynar sular devrildi. Ne yapacağını bilemedi. O şok yaşarken, ahali üstüne çullanmıştı bile. Her biri namus bekçisi kesilmişti adeta. Kalabalığın sesine doğru yöneldi herkes. Mirinaz'ın ailesi olayı öğrendiklerinde, Mustafa için yapacak birşey kalmamıştı...

Henüz birkaç dakika önce, mutluluğunu anlatmaya kelimeler kifayetsiz kalırdı Mirinaz'ın. Onun için hayat, her yürek atışında, her pencere tıkırtısında yeniden çiçeklenirdi. Bir ırmağın uçsuz bucaksız bir okyanusa açıldığı noktada, küçük bir yelkenlide başlayan yolculuk kadar hazlanırdı. Ama şimdi, içindeki fırtınayı hiç bir doğum çığlığı dindiremezdi. Hiç bir sevgili, peleriniyle örtemezdi acılarını. Mustafa'yı düşündü, sevdiği adamı. Gözlerinde gördüğü kahveliği. Saçlarını okşayışını, ellerine dokunuşunu, heyecandan soluksuz kalışını, sessizce kayboluşunu...

Kalabalığın sesi kesilmişti bir süre sonra. Abileri onu alıp bir yere tıkadılar. Yaşamının son saatleri olduğunu hissedebiliyordu. Tutulduğu yer çok dar bir alan olmasa da, büyük bir kısmını, içleri samanla doldurulmuş eski şeker çuvalları kapsıyordu. Barakayı andıran kerten bu yer, levazım odası olmalıydı. Tutulduğu yerin duvarları ardında duyduğu her tıkırtıya, büyük bir ürpertiyle tepki veriyordu vücudu. Göğüs kafesini zorlayan kalbi hızla çarpıyor, nefes alış verişleri sıklaşıyor, göğüsleri normalin iki katı kadar büyüyor ve sonra küçülüyordu tekrar. Ölüm perdesi inmişti gözlerine. Mat ve soğuk bakıyordu her şeye. Mustafa nerdeydi şimdi, ne yapmışlardı ona, neden kimse bir şey söylemiyordu...

Bir bilinmezlik içinde kıvranıyordu ve bu bilinmezlik düşlerini talan ediyordu Mirinaz'ın. Hep duyardı büyüklerinden, tutsak edilmeden özgürlüğün, hastalanmadan sıhhatın, fakirleşmeden zenginliğin değeri bilinmez diye. Ama onun tek özgürlüğüydü Mustafa, hem sağlığı hem de tek zenginliği. Evleneceklerdi, boy boy çocuları olacaktı Mustafa'yla. Tütün tarlalarını birlikte süreceklerdi. Traktörleri yoktu ama sarı bir öküz istetecekti başlık parası niyetine. Umut istemişti Mustafa bir keresinde, illa da umut. Erkek olsaymış çocukları, umut olacaktı ismi. Oysa şimdi tek kırıntısı kalmamıştı benliğinde, o muazzam kavramın...

Donmak üzereydi sabahı ederken. Barakanın tahtadan kapısı gıcırdayarak aralandı. Erdoğan abisini gördü ilkin, kapıda bekleyen Muzaffer abisini sonra. Kollarından tutup kaldırdılar Mirinaz'ı. Gözleri kan çanağı ikisininde. Küçük adımlarla köy meydanına doğru yürüdüler. Köy cemaati toplanmış biraz ilerde, köy meydanının tam ortasında, iki büklüm uzanmış, titreyen bir insan farketti. Mustafa olmalıydı. ''Mustafa'm, canımın yangını'' diyebildi kısık bir sesle. Mirinaz,hakkaniyetten uzak bu tür iblislerin, cehennem zebanilerinin en çok keyifle yakacakları topluluk olduğunu anımsadı. Cazgır taşlanarak köyden kovulacaklar dedi Mirinaz'ın yüzüne bakarken. Rabbim bizleri, sizin cehennemdeki kokularınızdan esirgesin diyebilmişti, başı dik ve mağrur bir şekilde...

Birer metre mesafede, bu iki delikanlının yüreklerindeki ürperti, manevi bir huzura bırakmıştı yerini. Acı verse de bu ölüm şekli, onlar için vız gelecekti. Birkaç adım ilerledi köyün ileri geleni, ilk o attı taşı, şeytan taşlar gibi. Akabinde ahali kaçmaya fırsat bulamadılar. Mustafa'yla Mirinaz'ın bedenlerine her değen taşla, Metin'in beyninde şimşekler çakıyor, gözlerindeki göğün perdesini aralıyor ve yağmur gibi yaşlar dökmeye başlıyordu. Mustafa ve Mirinaz'ı ise bir adım daha yaklaştırıyordu ebedi bab-ı saadete. Bir müddet sonra, Mustafa'yla Mirinaz'ın ruhları, semada el ele tutuşmuş, hoş bir seda ile izliyorlardı aşağıda olanları...

Selam Sevgi ve Dua ile...
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
MaVi_GüL
Admin
Admin
MaVi_GüL


Mesaj Sayısı : 16821
Kayıt tarihi : 03/07/08

Yitik Hayatlar  Empty
MesajKonu: Geri: Yitik Hayatlar    Yitik Hayatlar  EmptyPtsi Ağus. 18 2014, 01:12

çiçek16Allah razı olsun  çiçek16 
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Yitik Hayatlar
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Depresyonda Hayatlar
» Sevgiden Can Bulur Hayatlar
» Birbirine Değen Hayatlar...!!!
» İçinde Sevgi Olmayan Hayatlar...
» Yitik Gazelim

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
ebeda :: Sanat ve Edebiyat :: Hikayeler-
Buraya geçin: