ebeda
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

ebeda

Sonu Olmayan Bir Yolda Birlikte Yürüyenlerin Sitesi
 
AnasayfaAnasayfa  Esmerliğime Bakma  Empty  Radyo  Latest imagesLatest images  AramaArama  Giriş yap  Kayıt OlKayıt Ol  
Son Konular
Konu Son Yazan GöndermeTarihi
Cuma Şub. 09 2024, 12:26
Cuma Şub. 09 2024, 12:25
Cuma Şub. 09 2024, 12:25
Cuma Şub. 09 2024, 12:24
Çarş. Ara. 06 2023, 12:37
Çarş. Ara. 06 2023, 12:26
Çarş. Ara. 06 2023, 12:20
Ptsi Ara. 04 2023, 15:55
Ptsi Kas. 06 2023, 20:33
Ptsi Kas. 06 2023, 20:23
Ptsi Kas. 06 2023, 20:19
Ptsi Kas. 06 2023, 20:17
Ptsi Kas. 06 2023, 20:16
Ptsi Kas. 06 2023, 20:15
Ptsi Kas. 06 2023, 20:14

 

 Esmerliğime Bakma

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
mustafa43
Admin
Admin
mustafa43


Mesaj Sayısı : 12855
Kayıt tarihi : 03/07/08

Esmerliğime Bakma  Empty
MesajKonu: Esmerliğime Bakma    Esmerliğime Bakma  EmptyPtsi Mayıs 05 2014, 01:49

Esmerliğime Bakma

Bu kurak iklim, bu yanılgı yaklaşmasın yanıma; değdirmesin bakışlarını benim ürkek, benin kırılgan gövdeme. Gideyim ve gidişim bir ağıt olmasın geride kalanlara, benden sonra her yeni gün; biraz ümit biraz da aşk olsun, aşk olsun kalanlara. Küstürmedim kimseyi ve ardıma takmadım yalanlarla. Küçük bir oda, küçük bir dünya dedim, başka şey istemem dedim. Dışarı bakan pencerem de varsa, değilmesin keyfime makamından küçük kaçamak isteklerin peşinde koştum durmadan...

Bu yağmur aklımı başımdan almaya yetiyor, külüstür bir dilek tutmanın tam zamanı. Yağan yağmuru seyrettim ama dışarı çıkıp da adam akıllı dolaşamadım yağmurda, her şey bir pencereden ibaretti ve bu yağmur ancak cam arkasından değiyordu bedenime. Derme çatma hayal odasında belki de dar bir ranzanın alt katında ancak bir hüznü yaşamaya fırsat var. Hüzünler kalıcıdır içimizde, sevinçler gidici ve sevinçlerimiz bir çığlığa döndüğünde, her an dur diyecek bir irkilmeyi beklemekle yaşarız zamanı. Sevinci savuştururuz başımızdan, biliriz ve unutmayız değişmez olanı; hüzün ki, en çok yakışandır bize...

Hep yüce dağlar aşmak için adımlar attım, hep yangınlar gördüm sokağımda. Ceplerimde kül, ayaklarımda yaralar vardı ve zordu bir yaranın iyileşmesi, küllerin savrulması. Yazın yakan ve terleten sıcaklığında bir ağaç altında okunan kaçamak mektuplar ve şiirler, sonbaharın hüzün dağıtan havasında uçuşan yapraklarla birlikte aklımdan geçen geçmiş zaman düşleri, kışın yağmurun ve karın ağır ağır ölümü hatırlatan yağışlarıyla birlikte gelen sıcak dostluklar ve geç gelen baharla birlikte yeniden yeşeren ümitler de olmasa çekilmezdi bu eğreti hengâme ama yaşanan her mevsim aşk olmuştu künyeme yazılan. Aşk da olmasaydı sol yanımın payandası, geçmezdi bu günler ama aşk vardı ve adına yakışır bir duruluktaydı hâlâ...

Mevsim kış, güneş hâlâ terk etmedi buraları, çok soğuk olur buralar diyenlere inat, güneşle uyanıyoruz her sabah. Takvimden silinen her gün ömürden gidiyor, nedense bu çok mutlu ediyor bizleri, biten her gün kazanılmış bir zafer kıvamında. Adı kış olan bu kaçak mevsimde, biraz daha sık dişini güneş diyorum, eğdirme boynumu. Beklenmedik zamanlarda ve bilinmez saatlerde adına yabancı bir karanlıkta, hazırlıksız yolculuklara çıktım. Yalnızdım ve yalnız olmak kırıyordu cesareti, ıssız bir köşede, aldırmadan boş kalabalıklara, uzaklara bakıyorum. Sesimi boşluğa savuruyorum, yankısı geliyor hüznümün, beni ya şimdi ara, ya da hiç arama, kapadım sayfayı, çevirdim yönümü, duymuyorum sesleri. Aranmadım ve unutuldum biraz da, bu saatte bende her yer kapalı...

Yaşadığım her anın acılarını ayırıyorum kendime, her yanım ateş çemberinde, hiç bir şey güzel değil; çiçekler solmuş, yüzler asık, gülmeyi unutmuş insanlar var her tarafta. Hep soğukta kaldım, hep karaya vurdu yüreğim, biraz deniz dediysem de hep kara kışlarla oyalandım. Gece pencereden odama süzülen soğukla uğraşırken, sokakta yürürken ve beklenilen yere varma telaşıyla koştururken, esen rüzgâra dayanamayıp gözümden süzülen yaşları silmeyi beceremeden ve dillerim dolanmadan, yumruğum çözülmeden ulaşmak isterdim sıcak bir yüreğe. Hep kara kışta kaldım, denize değmedi ayaklarım...

Şimdi benim yerime koy kendini, yağmurda çık dışarı ve ıslansın bakışların. İlk gördüğün dilenciye mutluluklar dile, kaldırımdaki kemancının acılı müziğini bir süre dinle, selpakçı çocuğun başını içtenlikle okşa ve yürü. Ardına bakma, aldırma çamurlara, adını bilmediğin sokaklara gir, derin nefes al, yüzünü çevirme kalabalıklardan. Şehir karanlığa gömülürken, dünyanın en sıcak kalbine dön ve güldür yüzünü. Herkesin kalabalıklara aktığı bir akşamda, deniz kenarına inip, denizi dinlemek, hafif esen bir rüzgâra kapılmak, uzakların hayalini denize karşı kurmak gibi mülteci isteklerim oldu. Şimdi her yanım dağ, her yanım orman, çocukluğumun geçtiği köy, okul yıllarım, hayata karşı öğrenmenin yanına öğretmeyi de kattığım ve kavgam dediğim yıllar; hep denizden uzak şehirlerde geçti. Talihimmiş deyip, aldırmadım kuraklığıma. Denize doymuş bir kıtada çöle düştü yüreğim, esmerliğime bakma, içim buzdağı benim...

Rüyalarımdan tez uyandım, erken yola düştüm, yüzünü görmediğim dostlarım oldu, sesleriyle avuttum kendimi. Kabul gördüğüm her davette denize bakan odanız var mı dedim, martı çığlıklarıyla doğruldum yatağımdan. Misafirliğime aldırmadan güneşin doğuşunu izlemek için kıyılara bıraktım kendimi. Hafif esen rüzgâr, martıların çığlıkları, denizin huzur veren sesi âvâre olmama yetti. Sonra ezan sesleriyle kapadım gözlerimi, uykusuzluğumu boş verip, uyuduğum gecelere havale ettim kâbuslarımı...

Uyandım, güneş doğdukça üzerime, çölleşti kuyularım, çocukluğumdan geriye kalan bir avuç korku vardı, korkumun tüm delilleri elimde. Karanlığıma güneş, geceme şafak, yüreğime deniz gerek, dilim dönmüyor sızlanmalarımı anlatmaya. Korkum çocukluğumdan kalma; say ki deprem gördüm, enkazdan çıkardılar beni. Bütün karanlık sokaklardan süzülerek geçeceğim, tahta kapılara yapışan erguvan kokularını bırakıp gelin bohçalarına, derin caddelere; alt geçitlere uğramadan, yolun yolumdur diyeceğim. Gün sayıyorum, saymakla bitmez günler, biliyorum...

Kış geç gelse de buraya, güneş hâlâ hissettiriyor kendini, beton duvarlar, adını öğrenemediğim caddeler, şehrin beni barındıran köşeleri, ustaların hoş muhabbetleri; geçse de zaman ve unutulsa da muhabbet günleri, unutamam sizleri. Sokaklarında yoksa da adım, tanımıyorsa da kalabalıklar beni; geldim, adımı deftere kaydettim ve gidiyorum. Kimse benzetmesin kendini bana; ben kırsal bir mekanda, denize uzak, içine doğru yürüyen biriyim. Siz kaldırın bakışlarınızı, maviye boyayın düşlerinizi, gününüzü gün edin. Ah bir de hatırlarsanız beni, acısız yalanlar söyleyin bana ve bakmayın esmerliğime, içim buzdağı benim...

Selam Sevgi ve Dua ile...
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
MaVi_GüL
Admin
Admin
MaVi_GüL


Mesaj Sayısı : 16821
Kayıt tarihi : 03/07/08

Esmerliğime Bakma  Empty
MesajKonu: Geri: Esmerliğime Bakma    Esmerliğime Bakma  EmptyPtsi Mayıs 05 2014, 02:19

çiçek16 Allah razı olsun çiçek16 
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Esmerliğime Bakma
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Esmerliğime Bakma
» Bakma Öyle...
» Sadece bakma ; Güzel gör ....
» Kırgın Durduğuma Bakma...
» Kırgın Durduğuma Bakma...

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
ebeda :: Sanat ve Edebiyat :: Makaleler-
Buraya geçin: