ebeda
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

ebeda

Sonu Olmayan Bir Yolda Birlikte Yürüyenlerin Sitesi
 
AnasayfaAnasayfa  İnşirah Suresinin Serinliğiyle Sar Beni Empty  Radyo  Latest imagesLatest images  AramaArama  Giriş yap  Kayıt OlKayıt Ol  
Son Konular
Konu Son Yazan GöndermeTarihi
Cuma Şub. 09 2024, 12:26
Cuma Şub. 09 2024, 12:25
Cuma Şub. 09 2024, 12:25
Cuma Şub. 09 2024, 12:24
Çarş. Ara. 06 2023, 12:37
Çarş. Ara. 06 2023, 12:26
Çarş. Ara. 06 2023, 12:20
Ptsi Ara. 04 2023, 15:55
Ptsi Kas. 06 2023, 20:33
Ptsi Kas. 06 2023, 20:23
Ptsi Kas. 06 2023, 20:19
Ptsi Kas. 06 2023, 20:17
Ptsi Kas. 06 2023, 20:16
Ptsi Kas. 06 2023, 20:15
Ptsi Kas. 06 2023, 20:14

 

 İnşirah Suresinin Serinliğiyle Sar Beni

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
mustafa43
Admin
Admin
mustafa43


Mesaj Sayısı : 12855
Kayıt tarihi : 03/07/08

İnşirah Suresinin Serinliğiyle Sar Beni Empty
MesajKonu: İnşirah Suresinin Serinliğiyle Sar Beni   İnşirah Suresinin Serinliğiyle Sar Beni EmptyC.tesi Ağus. 17 2013, 15:18

İnşirah Suresinin Serinliğiyle Sar Beni

Ey sevgili, ayrılık benim talihime düştü düşeli ruhum kış acılarının bıçak soğuklarıyla doğrandı her gece. Çatallanmış sesim ilden ile rüzgar sesleriyle seni aradı. Seni sordu coğrafyalarda çiçek açan lale bakışların mor renklerine. Şehla bakışların iç çekişlerinde irkildi pastel düşlerimin gaspa uğramış nihavent şarkıları. Şartlı isyanlarımın tuna boylarında büyüttüm zehir sözlerinin gerilla duruşlarını. Körpe ceylanların korkulu rüyalarına sürdüm gülistan yüzünün emniyet aşılayan gülüşlerinide öyle sevdim seni ben. Seni uykusuz gecelerimin sessiz çığlıklarıyla ninnileyip uyuttum. Zehir gözlerinin uçurumlarında bekledim. Dipsiz kuyularının kör noktalarında Yusuf oldum, kayboldum, bul beni...

Ah karanlık kuyum kayıp kentim, büyüyen sevdam, yeşeren düşüm. Biz; son sözü söyleyen savaşçının mızrağını yere saplayıp soluklanması gibi, ayetlerin bağrına saplayıp yeminlerimizi, hicazkâr türkülerde ölümsüzleşen iki deli sevgi olduk seninle. Kutsal kitapların okunmamış sayfalarına döktük sevgimizin yitik alfabelerini de, öyle okuduk aşkın yazılmamış kitabını. Yağmur ormanlarında sarılıp birbirimize kor ateşler gibi yanarak tutuşturduk tüm katran karası ölümlüleri. Sancılı doğuşlar yaşadık seninle, milenyumdan kaçırıp kuşların masum bakışlarına gizledik cüzamlı iniltilerimizi. Etlerimizi kesip kanayan yaralarımıza bağladık. Bin defa astık kendimizi bakışlarımızın urganlarında. Bin defa kör kuyulara atıldık ta aşk elinden, yine ölmedik...

Bize ölüm yok sevgili, ölümsüzlüğün şifresini laboratuvarlar da değil gözyaşlarımızla yıkadığımız secdelerde kırdık biz. Sonsuzluğu sonsuzlukla çarpıp ab-ı hayatıyla dirilttik meyhanelerde çürüyen bedenlerimizin hücrelerini. Göğü toprak, yeri mavi bir bulut yaptık bir kere. Şimdi kim öldürebilir bizi söyle ya kim sevdasını milyonla çarparsa sevgimizin zekâtını elde edebilir sevgili...

Ferhat bileydi ah sana taşıdığım sevginin büyüklüğünü kazmayı dağlara değil kalbine vururdu her sabah. İnan ki bu deliliğimin uslanmaz yanlarını görseydi mecnun kum yığınlarının altında yiter giderdi. Ruhsat’i ağlamayı unutur, Kerem kendisini bin parçaya bölerek yollarıma dökerdi. Giryanım ey yar ateş-i sevginden...

Cinayete kurban giden kalbimin yaraları güz sancılarıyla kanamaya başlayalı kaç gün oldu unuttum, ya da kaç yıl, sahi kaç asır oldu bu cehennemde yanalı. Toprak gibi yarılan bağrımdan volkanik kraterler fışkırıyor durmadan. Harabeye dönmüş bir kentin yıkıntıları arasında seni arıyorum âmâ gözlerimin nuruyla. Devrilmiş cümleleri kaldırıp otoban kenarlarından bu aşkın ölümsüz hikâyesini yazıyorum ben sana. İçimin kalıntıları arasında iki büklüm kıvranan acılarıma merhemler çalmıyor kendi haline bırakıyorum. Nehirlerden nehirlere uzanan bir istila bakışın görgü tanıklarını biriktiriyorum yamalı cübbelerimin aram diplerinde ben sana...

Vallahi yalan değil gözlerin, bir masal değil, hikâye değil, efsane değil gördüğüm. ALLAH’ın varlığı kadar gerçek yine onsuzluk kadar bir azap, yaşamak kadar ağır ölmek kadar hafif bir hiç, bir linçtir gözlerin. Ben şahadet ediyorum ki sen bakarak ta öldürürsün insanı. Senin dalgalı saçların da yağlı bir urgan gibi darağaçlarına bağlayıp sallandırır insanı. Senin sözlerin de bir cellât, senin sözlerin de bir inat, senin gözlerinde kıyamet gibi darmadağın eder insanı...

Saatleri geri almaktan yoruldum, seninle geçirdiğimiz zamana sarıyorum yılları. Tüm vakti serseri bir mayın gibi gidişinin saatine ayarlıyorum şimdi. Mayıs sancıları sararken kalbimin beşinci mevsimini, ben yaralı bir ceylan gibi içinin ırmaklarına iniyorum batıdan. Maktulü belli olmayan bir cinayetin izlerini taşıyor kalbim bin yıllık yazıtlarda, oku beni...

Ey gözlerimin rengine sakladığım sevgili. Ey metropol şehirlerin soğuk taş zeminlerine sancaklarından sıcak bakışlar döken beyaz gülüşlü dağ gülü. Sana ulaşmak için kabaran okyanusları geçtim yelkensiz, dağları aştım kolsuz kanatsız, elsiz, ayaksız. Kutuplarda karlar altında kaldım da bin sene sana öyle geldim hesapsız. Hadi üşüyen bedenimi kıyamet suresiyle ısıt. Hadi İnşirah suresinin serinliğini dök sevginle harlanan yüreğimin üstüne ki soluklanayım bu gece...

Selam Sevgi ve Dua ile...
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
MaVi_GüL
Admin
Admin
MaVi_GüL


Mesaj Sayısı : 16821
Kayıt tarihi : 03/07/08

İnşirah Suresinin Serinliğiyle Sar Beni Empty
MesajKonu: Geri: İnşirah Suresinin Serinliğiyle Sar Beni   İnşirah Suresinin Serinliğiyle Sar Beni EmptyPtsi Ağus. 19 2013, 01:06

çiçek16 Allah razı olsun çiçek16 
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
İnşirah Suresinin Serinliğiyle Sar Beni
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» İnşirah Suresinin Serinliğiyle Sar Beni
» Kâfirûn Sûresinin 14 Nüktesi
» Nedir inşirah...
» İnşirah İnşirah İnşirah Ya Rab....
» İnşirah Suresi

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
ebeda :: Sanat ve Edebiyat :: Makaleler-
Buraya geçin: