ebeda Sonu Olmayan Bir Yolda Birlikte Yürüyenlerin Sitesi |
Son Konular
|
Konu
|
Son Yazan |
GöndermeTarihi |
|
| Cuma Şub. 09 2024, 12:26
|
|
| Cuma Şub. 09 2024, 12:25
|
|
| Cuma Şub. 09 2024, 12:25
|
|
| Cuma Şub. 09 2024, 12:24
|
|
| Çarş. Ara. 06 2023, 12:37
|
|
| Çarş. Ara. 06 2023, 12:26
|
|
| Çarş. Ara. 06 2023, 12:20
|
|
| Ptsi Ara. 04 2023, 15:55
|
|
| Ptsi Kas. 06 2023, 20:33
|
|
| Ptsi Kas. 06 2023, 20:23
|
|
| Ptsi Kas. 06 2023, 20:19
|
|
| Ptsi Kas. 06 2023, 20:17
|
|
| Ptsi Kas. 06 2023, 20:16
|
|
| Ptsi Kas. 06 2023, 20:15
|
|
| Ptsi Kas. 06 2023, 20:14
|
| | DUANIN EHEMMİYETİNE DAİR.. | |
| | Yazar | Mesaj |
---|
mutedil Dost Üye
Mesaj Sayısı : 46 Kayıt tarihi : 07/04/09 Yaş : 37
| Konu: DUANIN EHEMMİYETİNE DAİR.. Çarş. Eyl. 09 2009, 23:09 | |
| İman, duayı bir vesile-i kat’iye olarak iktiza ettiği ve fıtrat-ı insaniye onu şiddetle istediği gibi, Cenâb-ı Hak dahi, “Duanız olmazsa ne ehemmiyetiniz var?” meâlinde, قُلْ مَا يَعْبَؤُا بِكُمْ رَبِّى لَوْلاَ دُعَاۤؤُكُمْ 1 ferman ediyor.
Hem اُدْعُونِىۤ اَسْتَجِبْ لَكُم 2 ْ emrediyor. Eğer desen: Birçok defa dua ediyoruz, kabul olmuyor. Halbuki âyet umumîdir; ‘Her duaya cevap var’ ifade ediyor.”
Elcevap: Cevap vermek ayrıdır, kabul etmek ayrıdır. Her dua için cevap vermek var. Fakat kabul etmek, hem ayn-ı matlubu vermek, Cenâb-ı Hakkın hikmetine tâbidir.
Meselâ, hasta bir çocuk çağırır: “Ya hekim, bana bak.”
Hekim “Lebbeyk,” der. “Ne istersin?” Cevap verir.
Çocuk “Şu ilâcı ver bana” der. Hekim ise, ya aynen istediğini verir, yahut onun maslahatına binaen ondan daha iyisini verir, yahut hastalığına zarar olduğunu bilir, hiç vermez.
İşte, Cenâb-ı Hak, Hakîm-i Mutlak, hazır, nazır olduğu için, abdin duasına cevap verir. Vahşet ve kimsesizlik dehşetini, huzuruyla ve cevabıyla ünsiyete çevirir. Fakat insanın hevâperestâne ve heveskârâne tahakkümüyle değil, belki hikmet-i Rabbâniyenin iktizasıyla, ya matlubunu veya daha evlâsını verir veya hiç vermez.
1 : Furkan Sûresi, 25:77. 2 : “Bana dua edin, size cevap vereyim.” Mü’min Sûresi, 40:60.
| |
| | | mustafa43 Admin
Mesaj Sayısı : 12855 Kayıt tarihi : 03/07/08
| Konu: Geri: DUANIN EHEMMİYETİNE DAİR.. Perş. Eyl. 10 2009, 02:48 | |
| | |
| | | MaVi_GüL Admin
Mesaj Sayısı : 16821 Kayıt tarihi : 03/07/08
| | | | mutedil Dost Üye
Mesaj Sayısı : 46 Kayıt tarihi : 07/04/09 Yaş : 37
| Konu: Geri: DUANIN EHEMMİYETİNE DAİR.. Salı Eyl. 15 2009, 02:56 | |
| Hem dua bir ubûdiyettir. Ubûdiyet ise, semerâtı uhreviyedir. Dünyevî maksatlar ise, o nevi dua ve ibadetin vakitleridir. O maksatlar, gayeleri değil.
Meselâ, yağmur namazı ve duası bir ibadettir. Yağmursuzluk, o ibadetin vaktidir. Yoksa, o ibadet ve o dua, yağmuru getirmek için değildir. Eğer sırf o niyetle olsa, o dua, o ibadet hâlis olmadığından kabule lâyık olmaz.
Nasıl ki, güneşin gurubu, akşam namazının vaktidir. Hem güneşin ve ayın tutulmaları, “küsuf ve husuf namazları” denilen iki ibadet-i mahsusanın vakitleridir. Yani, gece ve gündüzün nuranî âyetlerinin nikaplanmasıyla bir azamet-i İlâhiyeyi ilâna medar olduğundan, Cenâb-ı Hak, ibâdını o vakitte bir nevi ibadete davet eder. Yoksa o namaz, açılması ve ne kadar devam etmesi müneccim hesabıyla muayyen olan ay ve güneşin husuf ve küsuflarının inkişafları için değildir.
Aynı onun gibi, yağmursuzluk dahi, yağmur namazının vaktidir. Ve beliyyelerin istilâsı ve muzır şeylerin tasallutu, bazı duaların evkat-ı mahsusalarıdır ki, insan o vakitlerde aczini anlar; dua ile, niyaz ile Kadîr-i Mutlakın dergâhına iltica eder. Eğer dua çok edildiği halde beliyyeler def’ olunmazsa, denilmeyecek ki, “Dua kabul olmadı.” Belki denilecek ki, “Duanın vakti kaza olmadı.” Eğer Cenâb-ı Hak, fazl ve keremiyle belâyı ref etse, nurun alâ nur, o vakit dua vakti biter, kaza olur.
Demek, dua bir sırr-ı ubûdiyettir. Ubûdiyet ise, hâlisen livechillâh olmalı. | |
| | | mutedil Dost Üye
Mesaj Sayısı : 46 Kayıt tarihi : 07/04/09 Yaş : 37
| Konu: Geri: DUANIN EHEMMİYETİNE DAİR.. Salı Eyl. 15 2009, 03:03 | |
| | |
| | | mutedil Dost Üye
Mesaj Sayısı : 46 Kayıt tarihi : 07/04/09 Yaş : 37
| Konu: Geri: DUANIN EHEMMİYETİNE DAİR.. Salı Eyl. 29 2009, 18:55 | |
| Yalnız aczini izhar edip, dua ile Ona iltica etmeli, rububiyetine karışmamalı. Tedbiri Ona bırakmalı, hikmetine itimad etmeli, rahmetini itham etmemeli.
Evet, hakikat-i halde, âyât-ı beyyinâtın beyanıyla sabit olan: Bütün mevcudat, herbirisi birer mahsus tesbih ve birer hususî ibadet, birer has secde ettikleri gibi, bütün kâinattan dergâh-ı İlâhiyeye giden, bir duadır:
Ya istidat lisanıyladır bütün nebâtatın duaları gibi ki, herbiri lisan-ı istidadıyla Feyyâz-ı Mutlaktan bir suret talep ediyorlar ve esmâsına bir mazhariyet-i münkeşife istiyorlar.
Veya ihtiyac-ı fıtrî lisanıyladır bütün zîhayatların, iktidarları dahilinde olmayan hâcât-ı zaruriyeleri için dualarıdır ki, herbirisi o ihtiyac-ı fıtrî lisanıyla Cevâd-ı Mutlaktan idame-i hayatları için bir nevi rızık hükmünde bazı metâlibi istiyorlar.
Veya lisan-ı ıztırariyle bir duadır ki, muztar kalan herbir zîruh, kat’î bir iltica ile dua eder, bir hâmî-i meçhulüne iltica eder, belki Rabb-i Rahîmine teveccüh eder.
Bu üç nevi dua, bir mâni olmazsa, daima makbuldür.
Dördüncü nevi ki, en meşhurudur, bizim duamızdır. Bu da iki kısımdır: Biri fiilî ve hâlî, diğeri kalbî ve kàlîdir. | |
| | | mutedil Dost Üye
Mesaj Sayısı : 46 Kayıt tarihi : 07/04/09 Yaş : 37
| Konu: Geri: DUANIN EHEMMİYETİNE DAİR.. Salı Eyl. 29 2009, 19:03 | |
| Ben dua konusunda bile böyle mükemmel tevhid anlayışını, mükemmel denge ve uyumu, yani kemalat adına ne varsa Kur'an ve onun yüce öğretisinden gayrında görmedim. Kadim geleneklerde çok farklı vahy ürünü harika şeyler var, dua adına maneviyat adına.. Ama Kur'anın getirdiği eşsiz uyum şu kurban olunası tevhid anlayışı hiç bir yerde yok! Asrımızın sekülaristleştiği şu hengamda madde mana dengesi parça bütün ilişkisi ancak bu kadar güzel kurulur. Ve Risale-i Nur gerçekten bu güzelliğe ayna tutuyor. Esbab ayrı müsebbib ayrı demiyor, hepsinin bir elden çıktığını gözle görür derecesinde bir yakinle bildiriyor. Şükründen aciz olduğum o kadar çok hakikat var ki! Lakin bu deryada kulaç atmaya ne layığım nede mecalim var! Selam ve muhabbetle | |
| | | mutedil Dost Üye
Mesaj Sayısı : 46 Kayıt tarihi : 07/04/09 Yaş : 37
| Konu: Geri: DUANIN EHEMMİYETİNE DAİR.. Salı Eyl. 29 2009, 19:07 | |
| Meselâ, esbaba teşebbüs, bir dua-yı fiilîdir. Esbabın içtimaı, müsebbebi icad etmek için değil, belki lisan-ı hâl ile müsebbebi Cenâb-ı Haktan istemek için bir vaziyet-i marziye almaktır. Hattâ çift sürmek, hazine-i rahmet kapısını çalmaktır. Bu nevi dua-yı fiilî, Cevâd-ı Mutlakın isim ve ünvanına müteveccih olduğundan, kabule mazhariyeti ekseriyet-i mutlakadır.
İkinci kısım, lisanla, kalble dua etmektir. Eli yetişmediği bir kısım metâlibi istemektir. Bunun en mühim ciheti, en güzel gayesi, en tatlı meyvesi şudur ki: Dua eden adam anlar ki, Birisi var, onun hâtırât-ı kalbini işitir, herşeye eli yetişir, herbir arzusunu yerine getirebilir, aczine merhamet eder, fakrına medet eder.
İşte, ey âciz insan ve ey fakir beşer! Dua gibi hazine-i rahmetin anahtarı ve tükenmez bir kuvvetin medârı olan bir vesileyi elden bırakma. Ona yapış, âlâ-yı illiyyîn-i insaniyete çık, bir sultan gibi bütün kâinatın dualarını kendi duan içine al, bir abd-i küllî ve bir vekil-i umumî gibi اِيَّاكَ نَسْتَعِينُ[/ 1 de, kâinatın güzel bir takvimi ol.
1 : “Ancak Senden yardım dileriz.” Fâtiha Sûresi, 1:5. | |
| | | | DUANIN EHEMMİYETİNE DAİR.. | |
|
Similar topics | |
|
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |
|