mustafa43 Admin
Mesaj Sayısı : 12855 Kayıt tarihi : 03/07/08
| Konu: Hasret... C.tesi Mart 23 2013, 15:51 | |
| Hasret...
Hayat ne tuhaf değil mi? aradaki mesafelerin çok kısa olmasına, aynı yollardan geçilmesi, aynı manzaranın seyredilmesine, zaman zaman aynı mekanlara gidilmesine rağmen, hatta kapının önünden geçilmesi ve arada sadece bir bahçe duvarı mesafe, bir bakış mesafesine olunmasına rağmen görüşememek, karşı karşıya gelememek nasıl açıklanır ki başka. Akıp giden hayatta kimlerle karşı karşıya geldiğimizi düşününce göz göze gelmek istenen kişinin yanından bile geçmemesi ne tuhaf.
Senelerce görmediğiniz ve görmenizin pek mümkün olmadığı, uzakta birisinin yürürken karşınıza aniden çıkabilmesi olasılığından bile düşük O’nu görebilmek. Sanki herşey O’nunla göz göze gelebilmeyi engellemek için yarışıyor. Bazen yan yana sokaklarda yürürken sokak kapıtıyor gözlerimizi, bazen kesişen yollarda yol alırken birden uzuyor bir yol ve aynı ışıkta beklemek mümkün olmuyor, görevini yapıyor yol.. Beklerken ışıkta, birden geldiğini görüyor ışık, birimizi geçirirken tekrar yanıyor ve durduruyor diğerimizi, sönüyor ışık. Beklerken durakta ve yaklaşırken O, geliyor duruyor önünde koca bir otobüs, geçiyor ve kaybolurken sokakta O, görevini yapıyor ve kalkıyor otobüs…
Nedendir bilinmez önceleri bizi her an biraraya getirmeye çalışan kader, artık böyle yapmıyor. Belkide bunun nedeni bizi aynı yöne çeken , bizi bir nokta buluşturan ve her zaman karşılaştıran, varedip büyüttüğümüz sevgimizin eski gücünde olmamasındandır. Zira her an ne düşündüğü, ne yaptığını merak ettiğin, hangi yollardan geçip, nerelerde bulunacağını bildiğin, O’nu azda olsa görebilme umudunu her zaman taşıdığın birini görebilmek çok daha kolay olsa gerek. Fakat bunun yanında o kadar çok özlemene ve o kadar çok görmek istemene rağmen, hiçbir engelin bulunmayıp, sadece onun yanına kadar gitmekle mükellef olduğun zamanlarda bile, O’nunla görüşmemenin uyulması gereken bir kuralmış gibi kabul edip, uymaya çalışılan zamanlarda olabiliyor tabi. Bazen duruma göre nedenler icat etsekte kendimize, yüreğimize ağır yük getiren ve içimize oturan böyle bir durumun açıklamasını yapabilmekte bir o kadar zor. İşte böyle yalın ama o kadar karışık görünen bu yaşananlarla birlikte, her nefes alışımızda artık daha derin olamıyor. Çünkü bundan böyle kollarını kocaman açarak sarıldığın ve kokusunu derin derin içine çektiğin O yoktur yanında. Ve O’nun olmadığı çoğu zamanda, içine bir derin nefes çekmek mümkün değildir artık. Hayatın boyunca alışmak zorunda kaldığın şiddetli bir astım gibi senledir ve her nefes alışında biraz daha fazla hasret biner yüreğine.. Bir O’na hasret kalırsın, birde O’nunla solduğun havaya, derin derin içine çektiğin kokusuna..
Zirvesi görünmeyen, tırmandığım ve gittikçe yükselen bu hasret dağında belkide artık son noktaya yaklaşıyorum. Çünkü nefes almak gittikçe zorlaşıyor artık. Bu hasretin zirvesi olmaz belki, belkide yorgunluktan biraz daha zorluyor göğüs kafesimi bu his.. Ama biliyorum ki nefesimin kesilmesi, bir daha soluyamamak ürkütmüyor beni. Umarsız bir tırmanış mı bu, yoksa hayata bir başkaldırış mı bilemiyorum...Belki de bu hasret dağında tırmanışta karşılarız ne dersin??
Hadi gel artık! belkide bu kavuşmaya armağan olarak duracak zaman, hasret dağının karları çığ olup düşmeyecek üzerimize, eriyecek hasret karı, su olup akacak bütün berraklığıyla dağ eteğine ve bizde içeceğiz yudum yudum bu hasret suyundan. Çiçek açacak baktığımız her yerde ve bir nefes çekeceğiz daha derinden. Nefesimiz kesilecek belki bir an, ama hüzünden, hasretten değil Gülüm, sadece mutluluktan. ve Ben bir Seni koklayacağım, bir de yine Seni… Hasretle..
Selam Sevgi ve Dua ile... | |
|
MaVi_GüL Admin
Mesaj Sayısı : 16821 Kayıt tarihi : 03/07/08
| Konu: Geri: Hasret... Paz Mart 24 2013, 02:21 | |
| | |
|